On birinci yüzyılda Low Countries'te (bugünkü Belçika, Hollanda ve Lüksemburg'un üzerinde bulunduğu bölgede) kontluklar ve dükalıklar kuruldu. On beşinci yüzyılın ortalarında Burgundy Dükalığı bölgeyi hakimiyeti altına aldı. 1555'te İmparator İkinci Charles'in yerine geçen oğlu İspanya Kralı İkinci Philip bölgenin yeni hakimi oldu. Bu olayların seyri esnasında Flemenkler ekonomilerini kurdular ve içte birliği sağladılar.
1568'den itibaren 80 sene süren bağımsızlık savaşına başladılar. 1568'de Hollanda ve Zeeland, 1579'da ise yine Hollanda ve Zeeland başta olmak üzere Utrecht, Groningen, Overissel, Gelderland ve Friesland dahil yedi bölge resmen isyan etti. Birleşip Utrecht birliğini kurdular. İki sene sonra da bağımsızlıklarını ilan ettiler. 1648'de Westphalia Antlaşmasıyla Seksensene Savaşları sona erdi. Bağımsızlıklarına kavuştular.
On yedinci yüzyılda yeni yapılan keşiflerle zengin hammadde kaynakları bulundu. Bunun etkisiyle Hollanda ekonomik bakımdan güçlendi. Dünyanın sayılı bir ticaret merkezi ve deniz gücü haline geldi. Bundan sonra denizlerdeki hakimiyetini uzun süre korumayı başardı. On sekizinci asırda güneydeki toprakları İspanya ve Avusturya arasında birçok defa el değiştirdi. 1795'te Fransızlar bu bölgeyi hakimiyetleri altına aldılar.
1814'te Napolyon mağlub edilince Hollanda'nın yeni kurucuları tekrar faaliyete geçtiler. Bunlar monarşiye karşı idiler fakat daha önceki yönetimde bulunanları mühim mevkilere getirmeksizin demokrasinin kurulup gelişemiyeceğini biliyorlardı. Kral Birinci William devlet başkanlığına getirildi.
1814'te Hollanda ve Belçika arasında yapılan antlaşmayla Hollanda Birleşik Krallığı altında topraklar birleştirildi. 1830'da Belçika Krallığı kurulunca bu antlaşma sona erdi. 1849'da liberal bir anayasa ilan edildi. Üçüncü William demokratik bir düşünceyle 1863'te Batı Hindistan'daki sömürgelerinde köleliği kaldırdı.
1873'te başlayan savaşlara ilaveten 1894'te Lombok'da bir isyan çıktı. Bu yüzden Hollanda ordusu ciddi kayıplar verdi. Ordunun dağılmasını önleyen General William Vetter, devlet otoritesini yeniden kurdu. Bundan sonra ekonomik ve siyasi yönden zengin ve güçlü bir devlet oldu.
Birinci Dünya Savaşında tarafsız kalan Hollanda, 1940'ta Nazi orduları tarafından muhtemel bir Fransız ve İngiliz işgalini önlemek maksadıyla işgal edildi. Hollanda, Almanlara karşı savunmaya elverişsiz kuzey kesimi terk edip, batıda savunmaya geçti. Fakat Almanlar bir hafta içinde bütün Hollanda topraklarını ele geçirdi. Bu arada Londra'da deniz aşırı bölgeleri yönetmek için bir hükümet kuruldu. Bu hükümet Japonların Endonezya'yı işgal etmesi üzerine Japonya'ya, bir gün sonra da İtalya'ya harp ilan etti.
1942 Haziranında hükümet, tonajları toplamı 2.750.000 tona ulaşan ticaret gemilerini savaşın sona ermesinden 6 ay sonrasına kadar kullanmak üzere ABD ve İngiltere emrine verdi. İşgal esnasında Almanlar bölgede birçok katliamlar yaptı. Bunun yanında 200.000 Hollandalıyı harp sanayiinde çalıştırmak üzere Almanya'ya götürdüler. 4 Mayıs 1945'te Hollanda'daki Alman birlikleri komutanı teslim oldu. Savaş sonunda yapılan istatistiklere ve 1938'deki para değerine göre Hollanda'da 15 milyar guldenlik maddi bir zarar vardı.
İkinci Dünya Savaşından önce güttüğü tarafsızlık politikasından vazgeçerek, Belçika ve Lüksemburgla beraber Fransa ve İngiltere'yle Brussel antlaşmasını yaptı ve sonra NATO'ya girdi. Ortak Pazara da üye oldu.
2. Bayezid « Osmanlı Tarihi
Sultan İkinci Bayezid 3 Aralık 1448'de Dimetoka'da doğdu. Babası cihan padişahı Fatih Sultan Mehmed Han, annesi Mükrime Hatun adında bir Türk kızıdır. Uzun boylu, geniş göğüslü ve kuvvetli bir vücuda sahipti. Yüzü yuvarlak ve gözleri elaydı. Cesur ve atılgandı. Aynı zamanda çok halim selim ve dinine bağlı bir padişahtı.
Babası Fatih Sultan Mehmed ilme ilgi duyduğu için, oğlu Şehzade Bayezid'e iyi bir eğitim verdi. O devrin en meşhur alimlerinden ders okutturdu ve bütün İslam ilimlerini en iyi şekilde öğrenmesini sağladı. Sultan İkinci Bayezid yedi yaşında iken, Hadım Ali Paşa nezaretinde Amasya valiliğine tayin edildi. Amasya, Selçuklular devrinden beri önemli bir ilim ve kültür merkeziydi.
Padişah olacak şehzadelerin yetişmesi için, bu vilayette bütün şartlar vardı.Sultan İkinci Bayezid, dinine çok bağlı olduğu için kendisine Bayezid-i Veli denildi. Sultan İkinci Bayezid, şairleri saraya toplar, onlarla sohbet ederdi. Çok merhametli bir padişah olan Sultan İkinci Bayezid, sık sık fakirlere sadaka dağıtırdı. Arapça ve Farsça'yı gayet iyi biliyordu. Çağatay lehçesi ve Uygur alfabesini de öğrendi. İslam ilimlerinin yanı sıra, matematik ve felsefe tahsili de yaptı. 24 Nisan 1512'de padişahlıktan ayrılmak zorunda kalan Sultan İkinci Bayezid, bir ay kadar daha yaşadı ve 26 Mayıs 1512'de vefat etti.
Mondros Ateşkes Antlaşması « Osmanlı Tarihi
Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu devletler topluluğu, Birinci Dünya Savaşı'nda yenilince, Osmanlı Devleti de savaştan çekildi. İttihat ve Terakki Partisi Üyeleri, gizlice yurdu terkettiler.
Talat Paşa'nın istifası üzerine iktidara geçen Ahmet İzzet Paşa Hükümeti, İngilizler aracılığıyla Anlaşma (İtilaf) Devletleri'nden barış istedi. Bahriye Nazırı Rauf Bey'in başkanlığındaki Osmanlı Kurulu ile Anlaşma Devletleri adına İngiliz Amirali Caltrop, Limni Adası'nın Mondros Limanı'nda yapılan Mondros Ateşkes Antlaşması, Mebusan Meclisi tarafından oybirliği ile kabul edilmiştir.
İmzalanma Nedenleri
Almanya'nın yenilmesi: Alman desteği olmadan, Osmanlı Devleti'nin savaşı sürdürecek gücünün olmaması.
Wilson İlkeleri'nin yayınlanması: İngilizlerin hoşgörüsüyle, daha sonra kârlı bir barış antlaşmasının imzalanacağının sanılması.
Padişahın, İngilizlerin yardımıyla saltanatı ve halifeliği korumak istemesi.
Koşulları
İstanbul ve Çanakkale Boğazları açılacak ve bu yerlerdeki askeri üsler, İtilaf Devletleri'nce işgal edilecektir.
Ordu terhis edilecek, orduya ait silahlar, taşıtlar, cephane ve donatım, İtilaf Devletleri'ne teslim edilecektir.
Donanma, İtilaf Devletleri'nin gösterecekleri limanlarda gözaltında tutulacaklardır.
Osmanlı Devleti, müttefikleriyle olan bütün ilişkilerini kesecektir.
Toros tünelleri, İtilaf Devletleri tarafından işgal edilecektir.
Bütün haberleşme, ulaşım araç ve gereçleri İtilaf Devletleri'nin denetimi altında bulundurulacaktır.
İtilaf Devletleri, kendi güvenliklerini tehdit edecek bir durum ortaya çıkarsa, herhangi bir stratejik noktayı işgal edebilecektir.
Anlaşma imzalandığında, Anadolu dışında bulunan Türk Askerleri, en yakın İtilaf Devleti askeri birliklerine teslim olacaktır.
Vilayet-i Sitte denilen Doğu Anadolu'daki 6 ilde (Erzurum, Van, Harput, Diyarbakır, Sivas ve Bitlis) karışıklık çıktığı takdirde İtilaf Devletleri bu illerin herhangi bir bölümünü işgal edebileceklerdir.
Önemi
Bu antlaşma ile Osmanlı Devleti, fiilen sona ermiştir.
Kayıtsız şartsız teslim belgesi özelliği taşıyan bu antlaşma, Osmanlı'nın bütünüyle işgal edilmesine elverişli ortam hazırlamaktaydı.
Boğazların işgali ile Anadolu ve Rumeli bağlantısı kesilecek, İstanbul'un güvenliği de tehlikeye düşecekti. Osmanlı Devleti'nin Boğazlar üzerindeki egemenliği sona ermiş olacaktır.
Ordunun büyük bir bölümü terhis edilip, silahlarına el konulacaktı. Bu uygulama ile Osmanlı Devleti, savunma gücünden yoksun bırakılacaktı.
7. maddenin uygulanmasıyla, Wilson İlkeleri'ne göre Türklerin denetiminde kalması gereken Anadolu Toprakları da İtilaf Devletleri tarafından işgal edilmiştir.
24. maddenin uygulanmaya çalışılması sonucunda, doğudaki Ermeniler, bağımsız bir devlet kurmak amacıyla ayaklanmışlardır.
Toros tünellerinin işgali, telgraf, telefon ve telsizin denetim altında tutulması, ülkenin tümüne yönelik işgalin ilk işaretleridir.
Uygulanması
İngilizler; Musul, Antep, Urfa, Maraş, Batum, Kars'ı işgal etmişler, Samsun ve Merzifon'a asker göndermişlerdir.
Fransızlar; Dörtyol, Mersin ve Adana Yöreleri ile Afyon'u işgal ettiler.
İtalyanlar; Antalya, Bodrum, Kuşadası, Marmaris, Konya çevresine asker çıkarmışlardır.
13 Kasım 1918'de İtilaf Devletleri gemileri İstanbul Limanı'na demir attı.
İstanbul fiilen işgal edildi.